22 Mart 2011 Salı

Yok Artık Fenerbahçe Yönetimi


Türkiye’de taraftar olmak başlı başına büyük bir zorluk iken bir de buna gönül verdiğiniz kulübün yönetim kurulunun aleyhte yaptığı uygulamalar dahil olunca iş iyice çığrından çıkıyor. Fenerbahçe yönetiminin bilet konusunda uyguladığı faiş fiyat politikası senelerdir sarı lacivert renklere gönül veren biz ve bizler gibi milyonları bıktırdı.
Bu konuda gerek bloglarda gerekse taraftar siteleri ve forumlarda dertler dile getirilmiş ve Sayın Yönetim Kurulumuz sezon başında kombine bilet fiyatlarına zam yapmayarak, kale arkası bilet fiyatlarını da 33 TL’ye çekerek Büyük Fenerbahçe’nin Büyük taraftarını mutlu etmişti.
Geçtiğimiz sezonun son maçında kendi evimizde Trabzonspor ile berabere kalarak şampiyonluğu kaybetmemize ve Avrupa kupalarına erken veda etmemize rağmen Fenerbahçe taraftarı olarak bizler, görevimizi fazlası ile yerine getirerek gerek futbol takımımıza gerekse de Erkek-Kadın Basketbol ve Voleybol takımlarımız başta olmak üzere Fenerbahçe armasının mücadele ettiği her branşta elimizden geldiği kadar kulübümüze maddi ve manevi destek vererek görevimizi yerine getirdik.
Ligin ilk yarısını 9 puan farkla ikinci sırada tamamlamamıza rağmen Fenerbahçe camiası olarak arzu edilen birlik ve beraberliği göstererek takımımıza her zamankinden daha çok güvendik ve daha çok destek verdik. Hem yönetim kurulumuzun, hem teknik ekibimizin, hem futbolcularımızın gösterdiği büyük özveri hem de taraftarların oluşturduğu ambiyans ile 9 puanlık farkı eriterek liderliği de ele geçirdik.
Her şey bu kadar güzel giderken Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu’nun Bursaspor ile Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda oynayacağımız karşılaşmada kale arkası bilet fiyatlarını tekrar 44 TL’ye yükseltmesine her sene olduğu gibi bu senede anlam veremiyoruz.  Takım içindeki prim sistemi nasıl belliyse bilet fiyatları da sezon başında belirleniyor. (Geçen sene FBTV’de Sayın Ali Koç ve Sayın Şekip Mosturoğlu bu konuyu böyle ifade etmişti.) Bilet fiyatları sadece derbi maç olarak kabul edilen Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor maçlarında artıyor, bu da zaten Fenerbahçe taraftarı tarafından da kabul görüyordu.
Umuyoruz ki Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu, Bursaspor maçını da derbi statüsüne aldık gibisinden mesnetsiz bir açıklama yapmaz. Kaldı ki tekrar edilemeyen bir başarıyı tesadüf olarak kabul eden zihniyet, Bursaspor’un sadece bir kez şampiyon olduğunu hatırlayacaktır.
Ligde liderliğe yükselip iyi bir form grafiği yakalar yakalamaz kale arkası bilet fiyatlarına getirilen zam ise maalesef yönetim kurulumuzun fırsatçılığını akıllara getiriyor. Kötü günde bu takıma destek veren taraftarın iyi günlerde ödülü bu mu olacaktı ? Madem bir zam oranı uygun gördünüz bu zam neden sadece kale arkası tribünlerine yapıldı ? Kötü gidişe son verilmesinin ardından uygulamaya konulan bu uygulama adaletsiz ve fırsatçı bir görünüm yarattığı gibi sadece kale arkası tribünleri hedef alınarak yapıldığı için ayrıca ‘’ayrımcı’’ bir uygulamayı da beraberinde getirmiştir. 
Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın baskılı ve etkili olmasındaki en büyük etken hiç kuşkusuz bu mabedi dolduran Fenerbahçe taraftarıdır. 90 dakika boyunca susmayan, sahaya görsellik katan ve tribün organizasyonlarının büyük bir kısmını başlatan tribünler de kale arkası tribünleridir. Bu tribünleri dolduranların çoğunluğunun öğrenci veya maddi bakımından orta ve alt gelirli taraftarlarımız olduğu da yıllardır bilinen bir gerçektir. Bugün bir öğrenci Fenerbahçe maçına gelmek istediği takdirde cebinden 70 – 80 TL civarında bir tutar vermek zorunda. Babasından veya annesinden aldığı harçlığı Fenerbahçe’ye harcayacak olan öğrencinin hafta içi okulda ne yiyeceği, arkadaşları ile neler yapabileceğini varın siz düşünün. Aynı şekilde asgari ücretle çalışan bir baba, eşini ve çocuğunu Fenerbahçe maçına götürmek istese sadece bilet fiyatı olarak cebinden 132 TL çıkartmak zorunda. Yani net maaşının neredeyse ¼ ünü sadece bilet fiyatı olarak vermek zorunda. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar da göz önüne alındığında Yönetim Kurulumuzun sadece kale arkası  bilet fiyatlarını yeniden 44 TL’ye yükseltmesini şiddetle kınadığımızın bilinmesini isteriz.
Eğer Galatasaray maçında rakibimizin yeni stadındaki hasarın giderilmesi için bir fatura çıkardıysanız biz bu faturayı son maçta kaçan 2 şampiyonluk ile fazlasıyla ödedik zaten … Bu travmaların ardından ayağa kalkabildiysek bunda hiç olmazsa %1 bile olsa bir payımız var ve bunun ödülü ayrımcı bir uygulama ile bilet fiyatlarına yapılan zam olmamalıydı.

Fenerbahçeli Bloglar

19 Mart 2011 Cumartesi

Retro Fotoğralar-1


Maçtan Notlar


*Uzun zamandır gördüğüm en iyi atmosferlerdendi Türk Telekom Arena’daki.Galatasaray taraftarını tebrik etmek lazım,müthiş bir gürültü vardı,çok iyi desteklediler ama sahaya attıkları maddeleri aklım almadı.Önde olan ve derbide rakibini abondane etmiş bir takımın taraftarı neden sahayı yabancı madde atar ki?  
*Rakı olayı için nedir bilmiyorum ama onu oraya sokan taraftarı tebrik ediyorum.
*Baros Türkiye’deki en iyi maçlarından birini oynadı,gerçekten ianılmazdı.
*Golde hatası olmasına rağmen Andre Santos 2.yarı sahanın en iyilerindendi.
*Christian da Andre Santos gibi 2.yarı iyiydi.Sorumluluk aldı,pas dağıttı ama ilk yarı da kaçak oynadı.,
*Semih ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi.
*Daha önce burada da yazdık Stoch mutlaka kazanılması gereken bir oyuncu diye,dün girdikten sonra etkili oldu.
*Set oyunu ve ‘’Fuck off’’larıla bildiğimiz Neil’ın maçta sonra Fenerbahçe’li oyuncuları tek tek tebrik etmesi çok güzeldi.
*Futbolcu olsam beni marke eden son adamın Cana olmasını isterim.adam haykırarak motive oluyor.Dün Alex’i bire-bir markajda epey zorladı.
*Galatasaray yeni stadında ilk kez kaybetti.
*Alex’in deplasmanda Galatasaray’a ilk golünü attı.

Galatasaray 2-1 Fenerbahçe

Müthiş destekleyen seyircisiyle maça çok baskılı başladı Galatasaray.Oyuncular arzuluydu ve çabucak gol bulmak istiyorlardı.Aykut Kocaman’ın kapı önüne sözleşmesini eline verip koyduğu Kazım belli ki çok motiveydi yaptığı hücum presi ve dönen topu takip etmesi sonucu eski takımın a golünü attı ve bu gol Galatasaray için itici güç oldu.Fenerbahçe’li oyuncular Ali Sami Yen’in arabesk atmosferinden Arena’ya geçince bir afallama durumu oluştuğunu söyleyebiliriz.Sahada hiç bir şey yapamıyorlardı ve devamlı Galatasaray hücum ediyordu.İlk 25 dakika Galatasaray 2-0’ı hatta 3-0’ı bulabilirdi.Dürüst olmak gerekirse ben maçın dönemeyeceğini ve farka gideveğini düşünüyordum.

İlk yarının sonlarına doğru Gökhan’ın bindirmesiyle hafiften toparlanan Fenerbahçe 2. yarıya daha iyi çıkacağının sinyallerini verdi.Yarı-sakat Selçuk’un müthiş top kayıpları ve sarı kartı onu Baroni yerine oyundan çıkan oyuncu yapmıştı.Semih’in girişi doğru hamleydi ki etkisini gösteriyordu.ilerde top tutmaya başlamıştı Fenerbahçe.Baroni’nin yanına Topuz’un geçmesi,Özer’in hücumda değil  savunmada gayretli olmasıyla Fenerbahçe Galatasaray’ı geriye yaslamıştı fakat pozisyon yoktu.Fenerbahçe’nin bu atakları Galatasaray’ı zorlamamıştı.İlk 20 dakika hariç etkisiz olam Kazım ve solda Gökhan’ı maç boyunca  hiç zorlayamayan Stancu’nun hücumda ve kontra ataklarda etkili olamaması,ilerde tüm yükü Baros’a bırakıyordu.İlerde Baros’un etkinliğine rağmen Galatasaray 2. Gol tehdidi yaratamıyordu.
Maç içindeki itişmelerden çıkan gerginlik,Kazım’ın hareketleri ve taraftarın attığı maddeler Fenerbahçe’li futbolcular için itici güç olduğunu düşünüyorum.Sadece dünkü maç için değil genel bir durum bu gergin olan,kavgaya doğru süreklenen,itiş-kakışın olduğu her maçtan Fenerbahçe avantajlı çıkar.Bu iyi bir özellik mi bilmiyorum ama bizim oyuncuların bu durumlarda saha içinde inanılmaz motive olduğu ortada.
Maçın son yarım saatine istekli giren Fenerbahçe’de Stoch hamlesi yapılması gerekiyordu fakat Ayjut Hoca henüz bu hamleyi düşünmemişti.Niang’ın sakatlanması yle Stoch oyunu girdi ve 2. Yarının en iyisi Andre Santos’la beraber sol kanadı maç başından beri ilk defa etkin kıldılar ve oradan etkili oldular.

Alex’in ceza sahası içine müthiş servisi Hakan Balta’nın Semih’i kaçırması golü getirdi.Bu dakikdan sonra fenerbahçe geriye yaslanmadı ve 2. golü aradı.Yeni evindeki ilk maçta ezeli rakibini yenmek isteyen Galatasaray da 2. Gol için yükleniyordu.Arda’nın girişi kanatları hareketlendirmişti.İki takımda saldırınca iş rus ruletine döndü.Son 10 dakika Alex liderliği ve takımı itmesi Fenerbahçe için önemliydi neredeyse hemen her oyuncu ortaya karakter koydu.Alex’in attığı golde(Trezeguet,Nistelrooy,Raul gibi oyuncuların yapabildiği bir son vuruşla)ceza sahası içinde 5 Fenerbahçe’linin oluşu da bunu açıkça ortaya koyuyor.
Özetle;Galatasaray’ı yeni stadında,o müthiş atmosferde,bmaçın büyük bölümünü kötü oynayarak yenmek müthiş bir başarıdır.Futbolculara, Aykut Hoca’nın ekibine,plastik fanus-kafeste takımı destekleyen emektar taraftara ve tabi ki Alex’e teşekkürler.

10 Mart 2011 Perşembe

Miroslav Stoch-Twente-Yedek Kulübesi

Stoch adını ilk gördüğüm an,Avrupa Ligi kuralarından sonra Twente’yi incelerken olmuştu.Chelsea Akademisi çıkışlı olduğu için hemen dikkatimi çekmişti.Birkaç maç özeti,biraz Youtube vidyosu ve Google sayesinde ilk izlenimlerim;20 yaşına yeni basacak,1.65 boyunda mini minnacık,sarışın,temiz yüzlü(kızım olsa veririm),çok hızlı ve devamlı olarak topla birlikte kaleye yönelen bir futbolcu olmuştu.Chelsea’den Twente’ye kiralık gelmişti Stoch.Twente’nin geçen sezonki hocası Steve McClaren(ki sezon sonu Twente’yi şampiyon yapacak)İngiliz olduğu için rezerv liglerden tanıdığı ve Hollanda’nın o meşhur 4-3-3’üne uygun olduğu için Stoch’u planlarının önemli bölümlerinin uygulayıcısı olarak görüyodu.Hücum hattında Kosta Rika’lı Bryan Ruiz(geçen sene ligde 24 gol attı)ve Blaise Nkufo(kulakları çınlasın şimdi Amerika’da ve iyi para kazanıyor)ile oynuyordu.Bu üçlü Twente’nin geçen sezon attığı 63 golün 46’sının altına imzalarını atmıştı.
Hollanda Ligi’ndeki diğer takımların aksine daha dengeli oynayan Twente’de 4-3-3’ün solunda Stoch Sağında Ruiz oynarken ilerde Nkufo ile hücum ediyorlardı.Orta sahada Tiote ve Brama ile sağlam durup,hücumdayken  Perez veya Theo Janssen ile  pas alışverişini sağlıyorlardı.Steve McClaren’ın Twente’sini özelliği diğer Hollanda’lılar gibi şuursuz saldırmak yerine,daha kontrollü,hızlı oyuncularla skora giden oyun yapısıydı.Zaten 106 gol atıp 20 gol yiyen Ajax’ın önünde 63 gol atıp 86 puanla şampiyon olmalarının altında bu yatar bence.
Ruiz 4-3-3’ün sağ kanadında gözükse de ceza sahası içinde kaleye daha yakın oynuyordu.Topu iyi kullanan,çok hızlı olmasa da adam geçen ve iyi son vuruş yapan bir oyuncu olması sistemin esnemesini ve varyasyon sayısını artırıyordu.Nkufo tipik siyahi forvetler gibi hızlı fakat onlardan daha iyi bir son vuruşa sahiptir.Gerek kontra atağa uygun yapısıyla olsun gerek top saklamasıyla olsun ve maç içinde zaman zaman Ruizle yer değiştirmesiyle olsun hücum hattının bana göre en kilit oyuncusuydu.Twente’yi severiz ama  çok yazdık.Gelelim yazının esas oğlanı Stoch’a.
   Stoch Twente’nin kontraya yakın oyununun en hızlı ve en iyi işleticisiydi.Orta saha sol çizgiden top alıp,kanatta dribblinglerle ilerleyip,rakip ceza sahasının başladığı noktada -kendi sağına doğru- içe kat edip şut atan veya 2’ye 1’lerle pozisyon hazırlayan bir oyuncu.Bakın buraya dikkat,Stoch;Dia gibi,Jesus Navas gibi(ki o bu işin piridir)Krasic gibi,Aykut Kocaman’ın da listesinde bulunan Dzsudzsak gibi çizgiye inip orta yapmayı  düşünen bir oyuncu değil.İçe kat ediyor ve bunu karakter edinmiş,Stoch’un imza hareketi. http://www.youtube.com/watch?v=Cv-dtoOv6rg
Fenerbahçe’nin sezon başı transferlerinden Aykut Hoca’nın en inandığı isim Stoch’du.O da bizler gibi iki Twente maçında da Gökhan’ı aciz eden adama hayran kalmış olmalı ki transfer listesinin başına Stoch’u koydu ve  4-3-3’e geçiş planlarının başrolünü Stoch’a verdi.Fakat işler istenildiği gibi gitmedi.Sistem değiştirme çabaları Fenerbahçe’yi Avrupa’dan ederken,ligde de zirveyi görmek için ancak dürbün kullanmak gerekiyordu. Üst üste gelen puan kayıpları ,kötü futbol ve ‘’Vaka-i Alex’’ 4-3-3’ü rafa kaldırırken takımı taşıyan Kaptan Alex merkezli,Topuz’un ortasahayı üçlediği,sol kanatta oynayan Stoch’un(sonradan Dia) forvete yaklaşıp 4-3-2-1’e dönüştürdüğü ama temelde 4-5-1 olan sistemi uygulatmak zorunda kaldı.
Takım gene iyi oynamıyordu fakat mental evrimin doruklarında olan Alex maçları bireysel becerileriyle alıyordu.Performansı her geçen gün düşen Stoch ilk 11’deki yerini Dia’ya kaptırdı.Yeni Malatya maçından sonraki-Bekir’in tabiriyle-oyuncuların içine düşen ateş sayesinde Fenerbahçe kenetlenip takım haline gelmişti ve iyi oynamaya başlamıştı.Ligin ikinci yarısına yapılan müthiş başlangıç ve bu başlangıcın mimarlarından Dia’nın müthiş formu Stoch’u yedek kulübesinin derinliklerine gömmüştü.Takım iyi gidiyordu ve skoru değiştiricek bir isme ihtiyaç duyulmuyordu.Aykut Hoca ligin ikinci yarısında Stoch’a hemen hemen hiç şans vermedi.
Daha önce bu blogda bahsettik lig uzun maraton hemen hemen her oyuncudan faydalanmak gerekiyor.Hele bu oyuncu Stoch ise.Avantajlı skorun sağlandığı dakikalarda kontra atak silahı olarak oyuna alınması gerek olduğunu düşünüyorum.Şunu da unutmamak gerek ki Stoch’un ilk 11’de olduğu dönem Fenerbahçe takım halinde kötüydü.Dia’nın ve Özer’in katkı verdiği update edilmiş Fenerbahçe’de Stoch’u daha izlemedik. Bana göre sene başı transferlerin en önemlis ve en değerlisidir Stoch.Daha 21 yaşında ve gelişmeye açık.Avrupa piyasasında da Stoch’un hala ederi var.Böyle bir oyuncu yedek kulübesinde kaybolup gitmemelidir. Maçların ikinci yarılarında da ols aAykut Kocaman’ın mutlaka ama mutlaka Stoch’a süre vermesi gerekir.

4 Mart 2011 Cuma

Veronica Mars

Ne kült diziymişsin sen,Veronica Mars.Ne güzel komşumuzdun sen,Veronica Mars.
2004 yapımı olan ve 3 sezon süren bu mütevazi dizi 1 ay önce dikkatimi çekti.Çok iddalı değil ama akıcı bir dizi.40’ar dakikalık bölümlerden oluşan dizide başroldeki şirin Kristen Bell’imiz dedektif olan babasına yardım eden lise çağında bir dedektifi canlandırıyor..Zaman zaman ufak zaman zaman da 1 sezon süren büyük davaları çözüyor. Olay örgüsü çok iyi işlenmiş.Örneğin 1.bölümde oluşan gizemin sezon sonunda çözülüyor ve aray serpiştirilen ince detaylar diziye daha fazla lezzet katıyor.Esas kızın liseli olmasından dolayı teenage sorunlarına değiniliyor ama izlerken baymıyor.
Kristen Bell’in 1.sezonun ilk bölümlerindeki az makyajlı haline özellikle dikkat etmek lazım ki,tatlığın doruklarında hatun.Özetle;izleyin izlettirin.

Nah


Blogları kapattınız ama DNS değiştirip gene giriyoruz bu da size girsin.

Teşekkürler

Öncelikle şunu söylemem gerekir ki sene başında kimse bu takımdan Final Four beklemiyordu.Top-16 makul ve realist bir hedefti Aydın Örs(çok büyük adam çok) önderliğindeki bu yeni Fenerbahçe Ülker yapılanması için.Ama takım öyle bir oynadı ki ne Top-16 ne Top-8 kesti bizleri hedefi F-4’e koyduk.Biraz erken davrandık ama tüm romantizmliğimi bir kenara bırakıp en objektif halimle söylüyorum ki bu takım F-4’e kalabilirdi.Belki Vidmar sakatlanmasa başarabilrdik.Belki Sean May yerine daha iyi bir uzun alınsa başarabilirdik.Belki Mirsad sakatlanmasa başarabilirdik.Belki May,Kaya,Lavrinovic ve Oğuz’un toplamı bir uzun oyuncu çıkarabilseydik başarabilirdik.gene de sakatlıklar ve diğer aksilikler bahane edilmemelidir.Zaten bunlar artık geride kaldı.Bu takım çok şeyi başardı bundan sonra da başaracaktır.Buralarda oynamanın verdiği tecrübe ilerde işe yarayacaktır.
Tanjevic’in pesimist,yenilgiyi kabul eden oyun karakterinden sonra takıma işleyen kazanma arzusu ve hırsın tarifi yoktur.Olyimpiakos ve Barcelona deplasmanlarından gelibiyetle dönmenin verdiği mutluluğun tarifi yoktur.Euroleague’de seyirci ortalamalarında en tepede olmanın tarifi yoktur. Yaşanılan ve yaşatılan herşey için teşekkürler.Fenerbahçe organizasyonunun başında olan Aydın Örs’e teşekkürler,takıma kazanma ve savunma azmini veren güzel adam Spahija’ya teşekkürler,müthiş mücadele eden ve genç -yaşlı tüm oyuncularımıza teşekkürler,malzemecisinden,şöförüne tüm emekçilerimize teşekkürler,Sinan Erdem’e 16000 kişiyle dolduran taraftara teşekkürler.Hepiniz seviyorum be.