5 Nisan 2013 Cuma

Fenerbahçe 2 - 0 Lazio


Fenerbahçe bu sezon liderliği garantileyip yedek ağırlıklı çıktığı Mönchengladbach maçı hariç oynadğı Avrupa maçlarının hemen hepsinde sabırlı ve oyunu tutarak oynadı.Süper Lig'de pozisyon kısırlığına dönüşen bu oyun anlayışı Fenerbahçe'ye az pozisyon vererek ve az gol yiyerek Avrupa'da çeyrek finale kadar getirdi.88 dakika 10 kişi oynanan Bate maçı hariç bütün deplesmanlardan galibiyet çıkardı bu oyun yapısıyla.Rakip Lazio'nun da en kuvvetli yanının orta sahası olduğu düşünülünce ilk başta iki ayaklı bu eşlemenin anahtarının orta saha olduğunu söylemek yanlış olmazdı.Fakat rövanşın her ne kadar seyircisiz olsa da İtalya'da olması ve Lazio'nun eksikleri olduğu düşünüldüğünde Fenerbahçe'nin alışık olduğu oyunu yerine tempoyu artırıp rövanş için avantajlı bir skor elde etmesi gerekiyordu.


Zaten Fenerbahçe de bunun bilincinde istekli başladı ama iyi yerleşen ve tüm açıkları kapayan İtalyanlar Fenerbahçe'ye oyunu Lazio yarı sahasında oynama ve pozisyona girme imkanı vermediler.Topal-Raul-Cristian üçlüsü orta sahada topa hakimdi fakat etkili alanda bir türlü topu öndeki üçlü ile buluşturamadılar.Ortadaki üçlünün al-verlerinden poziyon üretemeyen Fenerbahçe bekleri çıkartarak kanatları kullanmayı denedi fakat sağda Candreva solda da Lucic hem koridorları iyi kapattılar hem de sıkça ileri çıkarak Gökhan ve Ziegler'i rahatsız ettiler.Kuyt ve Sow'un geriye gelip atak başlatma çabaları da başarısız kalınca Fenerbahçe ilk yarıyı sadece bir pozisyonla tamamladı.


İkinci yarının hemen başında 20 yaşındaki Onazi'nin atılması hem Lazio'nun direncini kırdı hem de Fenerbahçe'yi cesaretlendirdi.Özellikle 60.dakikadan sonra pas temposunu artırdı ve oyunu iyice tek kaleye çevirdi.Tam bu dakikalarda gelen Topal-Caner ve Cristian-Salih değişikliği ile Fenerbahçe daha fazla dikine oynamaya başladı ve artan baskı peşinden penaltıyı getirdi.Kırmızı kartın üstüne penaltıdan sonra iyice düşen Lazio'ya karşı son 10 dakikada sahanın Meireles ile en iyi iki isminden olan Kuyt'ın golüyle işi bitirdi Fenerbahçe.İkinci yarı oynanan futbol ve pozisyon vermeden gelen 2-0'lık galibiyet Kadıköy'de taraftarın müthiş bir akşam geçirmesine sebep oldu.Kuyt ve Meireiles çok iyi oynadılar.Özellikle Emre'nin yokluğunda Meireles'in performansı çok önemli.Son haftalarda müthiş formdaki Sow sakatlanmasına rağmen gene çok iyi oynadı.


Caner'e de ayrı değinmek lazım.4 önce Aykut Kocaman onun için bıçak sırtı ne yapacağını kestiremiyoruz demişti.4 gün önce Aksihar maçında yuhalanan Caner gene ne yapacağı kestirilemedi ve hem penaltıyı aldı hem de ikinci golde serbest vuruşu kullanan ve maçı değiştiren adam oldu.

Elbette galibiyetin mimarlarından Aykut Kocaman'ı konuşmak lazım.Çokça eleştirilmesine rağmen kriz ortamından başı dik çıktı ve iyi işler yapmaya devam ediyor.Takımı bulunduğu 3 kupada da yoluna devam ediyor.Takım tarihinde ilk defa Avrupa Kupaları'nda yarı final oynamak üzere belki de final oynayacak ve bu başarı onun.Doğum günün kutlu olsun Aykut Kocaman. 

3 Ocak 2013 Perşembe

Demba Ba Chelsea'de



Önce Anelka ardından da Drogba'nın ayrılışından sonra Chelsea'de Torres takımın birinci forveti konuma geldi.Liverpool'da yaşadığı sakatlıktan sonra bir türlü eski gücüne ve formuna kavuşamıyordu ve bu da onun devamlı tartışılmasına hatta çoğu zaman Chelsea'nin onun için ödenen bonservis ücretinden dolayı alay konusu olmasına yol açıyordu.Lukaku'nun kiralanması ve Sturridge'ın kanat orjinli bir oyuncu olması ve takımdaki tek forvet oyuncusu Torres'in istenilen performansı bir türlü verememesi Chelsea'yi yeni bir forvet arayışına soktu.

Bunun üzerine Premier Lig'e adım attığı günden beri lgin en çok gol atan oyuncularından biri olan Demba Ba'yı Newcastle'dan serbest kalma bedeli olan £7m karşılığında transfer ettiler.Chelsea için Demba Ba'dan çok Falcao'nun ismi konuşulsa da Şampiyonlar Ligi'nden elenmiş ve ligde de lider Manchester United'ın 14 puan gerisindeyken devre arası için yapalıcak en iyi transferlerden biri Demba Ba.Premier Lig'e adım attığı Ocak 2011'den beri tam 36 gol attı ve bu sezon da şimdiden 13 golü var Demba Ba'nın.Aynı süre zarfında yani Ocak 2011'de Chelsea'ye gelen Torres ise 2 senelik dönemde sadece 14 gol atabilmiş.

Özeteleycek olursak Demba Ba hem havadan hem de yerden etkili,iki ayağını da kullanabilen bir oyuncu Chelsea'nın ön tarafta yaşadığı sorunu atacağı gollerle çözecektir,aksi takdirde hiç bitmeyen Torres+para karşılığında Falcao haberleri sonunda nihayete erecek gibi duruyor.Bu arada Demba Ba'yı Chelsea almışken elimizdeki Moussa Sow'un değerini bilmek lazım,yazık oluyor ona buralarda.

17 Temmuz 2012 Salı

Pescara'yı Harcadılar Matmazel



 Pescara çılgın hocası Zeman ve  onun çılgın hücum taktiğiyle  2011-2012 sezonunda Seri B’de tam 90 gol atarak şampiyon oldu. 90 golün Seri B gibi bir lig için oldukça fazla olduğunu söylemeye gerek yok ama Pescara’dan sonra ligde en fazla gol atan takımın 60 golü var.Pescara için Hollanda takımı zihniyetine sahip İtalyan takımı diyebirliz.Arka tarafı tamamen boşverip  şuursuzca hücum ediyorlar ki geçen sezon 55 gol yediler.Klasik Zeman takımı zaten 55 gol yiyip şampiyon olan bir başka takım göremezsiniz.


 Zeman’ın Pescara’sı artık Seria A’da ama Zeman yok,o çılgın hücum sistemini artık Roma’da oynatacak.Fakat Pescara’nın tek kaybı Zeman değil.90 golün mimarları olan en iyi 3 oyuncularını da kaybettiler.Seri B’de 28 golle gol kralı olan ve Pescara’da kiralık oynayan 90’lı Ciro İmmoble önce yuvasu Juventus’a oradan da İtalaya’daki saçma bonservis ortaklığı sistemiyle Genoa’ya geçti.Büyük potansiyelli ve çok iyi bir golcü İmmoble,Juventus onu önümüzde seneler için iyi bir tatırım olarak görüyor.Önümüzdeki sezon Genoa’yı ayrı bir gözle izlemekte fayda var.
Pescara’nın diğer bir kaybı da gene İmmole gibi kiralık oynayan Lorenzo İnsigne oldu.Geçen sene 14 asist yapıp 18 gol attı İnsgine,henüz 91’li ve kiralık geldiği Napoli’ye geri döndü. Pescara’da ileri üçlünün solunda oynuyordu İnsigne.O da İmmoble gibi müthiş yetenekli İtalyanlar ona İl Messi Dell'Adriatico yani Adriyatikli Messi diyormuş,ben  de tarzını selefi Lavezzi’ye benzettim.Lavezzi’nin Psg’ye satılmasında sonra onu yerinde onun yerine oynayacaktır İnsigne.

Pescara’nın son ve en büyük kaybıysa altyapıdan yetiştirdikleri 92’li ve PSG’ye sattıkları ‘’Yeni Pirlo’’ Marco Verratti oldu.Gerçekten de oyun stili Pirlo’ya çok benziyor,onun gibi oyunu geriden kurabiliyor ve gene Pirlo gibi ceza sahasına çok ince toplar atabiliyor.FM oynayanlar çoğu Verratti’yi takımına almıştır heralde,FM’de tam bir istatistik canavarı. Aşağıdaki video da Verrati’nin yeteneklerinden bir kesit.


 


2 Haziran 2012 Cumartesi

Euro 2012'de Kimler Var




Her turnuvada olduğu gibi Euro 2012'nin de parlayanları ve hayal kırıklıkları olacaktır.Daha önce  beğendiğim veya performansını merak ettiğim bazı oyuncuları yazacağım.Euro 2012 boyunca bloğu güncel tutmayı planlıyorum,inşallah başarırım. 

Jakub Blaszczykowski (1985)





Blaszczykowski’yi  okuması da yazması da zor kısaca Kuba. Dortmund ile üst üste 2 sene gelen şampiyonluklarda  büyük pay sahibi oldu Kuba ama kuşkusuz kariyerinin en iyi sezonunu geçen sene yaşadı.Polonya turnuvada favori olmasa da diğer 3 gruba nispeten daha kolay bir grupta mücadele edecek.Rusya gruptaki diğer takımlara göre ağır basıyor.Çek Cumhuriyeti,Yunanistan ve Polanya’nın ikincilik için yarışacağını düşünüyorum. Kuba,ev sahiplerinden Polonya’nın bu yarışta Dortmund’dan arkadaşı Lewandowski  ile birlikte en güvendiği isim.



Andriy Yarmolenko (1989)




Ev sahiplerinden Ukrayna’nın son dönemde Milevskiy’den sonra yetiştirdiği en iyi oyuncuve turnuvada en çok güvendiği oyuncu.1.89’luk boyuna rağmen gayet iyi bileklere  sahip,fizik olarak kuvvetli,her iki kanatta da oynabilen bir oyuncu Yarmolenko.Solak olmasına rağmen  Dynamo Kiev’deki hocası Yuri Semin ters ayakla içeri katedebilmesi için onu genelde sağ kanatta kullanıyor.Ukrayna’nın Fransa,İngilter ve İsveçli grupta ev sahibi olmasına rağmen işi zor fakat Yarmolenko,Milevskiy gibi oyuncuları izlemek keyifli olacak.

 
Nelson Oliviera (1991)





Portekiz her zaman çok iyi hücum kanatları ve orta sahası olmasına rağmen  Nuno Gomes’den sonra bir türlü iyi bir forvet oyuncusu çıkaramadı.İlk parladığında Postiga’ya güvendiler olmadı,Brezilyalı Liedson’u Portekiz vatandaşı yapıp oynattılar o da olmadı,Almeida malum sadece kafaya çıkıyor.3-1 kazandığımız hazırlık maçında da görüldü ki; bir kanadında Ronaldo bir kanadında Nani olan takım bile iyi bir forvet oyuncusuna ihtiyaç duyuyor.Bu yüzden Nelson Oliviera Portekiz futbolu için büyük önem taşıyor.Asıl patlamasını 2011’de Kolombiya U-20 Dünya Şampiyonası’nda  gerçekleştrdi.Uzun boyuna rağmen gayet iyi top sürebiliyor ve çok iyi bir bitirici.Bu turnuvada istediği süreleri alıp beklenen çıkışı göstermeyebilir ama ilerisi için Portekiz en büyük silahlarından olacaktır.

 
Rasmus Elm (1998)


 
 
Elm biraderlerin en küçüğü ve en yeteneklisi olan Rasmus Elm geçen sezon AZ Alkmaar’da çok başarılı bir sezon geçirdi.Orta sahada oyunun her iki yanını da oynama becerisine sahip olsa da ofansif yönü ağır basan bir oyuncu.Tam bir 10 numara olmasa da iyi bir oyun kurucu diyebiliriz Rasmus Elm için.Çok iyi bir sağ ayağa sahip,turnuvanın en iyi frikik atan oyuncularından biri.İbrahimovic,Toivonen gibi oyunculara rağmen İsveç’in grupta işi zor.Özellikle Fransa ve İngiltere’ye karşı katı bir orta saha ve yedek oturan bir Rasmus Elm görebiliriz.

 Alan Dazagoev (1990)




Tam anlamıyla klasik bir 10 numara  Alan Dzagoev.Henüz 90’lı olmasına rağmen CSKA Moskova’ya geldiğinden beri  her sezon 20 maçın üzerinde oynadı ve toplamda 100’den fazla maçta forma giydi. Özetle genç yaşına rağmen gayet tecrübeli bir oyuncu.Tıpkı Rasmus Elm gibi o tam bir duran top ustası.Ruslar diğer 3 gruba nazaran kendileri için daha kolay bir gruptalar ve bence grubun favorisiler.Dzagoev organizatörlüğünde Arshavin,Kerzhakov,Zhirkov,Shirikov,Pavlyuchenko ve Pogrebnyak  gibi çok  iyi hücum oyunculardan oluşan bir Rusya izleyeceğiz.

1 Mart 2012 Perşembe

İkinci Şampiyonluk


Müthiş geçen ve şampiyonlukla tamamlanan 2010-2011 sezonunun ardından  2012-2013 sezonuna da iddialı girmişti Borussia Dortmund.Üstelik Nuri haricinde takımın iskeletinde kayıpları olmamıştı.Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak olmalarına rağmen büyük paralar harcayarak transfer yapmadılar.Sadece Real Madrid’e giden Nuri’nin yerine gene bir Türk İlkay Gündoğan’ı ve Club Brugge’ün yükselen değeri Perisic’i aldılar.



 Jürgen Deli Klopp geçen sene şampiyonluğu getiren 4-2-3-1’i bu sezon da bozmadı.Nuri yerine İlkay’ı savunmanın önüne,Sven Bender’in yanına koyup ikilinin önündeki 3’lüyü Götze,Kagawa ve Großkreutz’dan oluşturdu.Forvette geçen senenin kahramanlarından Barrios sezona sakat girince Lewandowski formayı kaptı.
Dortmunt sezona galibiyetle başlasa da oynanan futbol geçen seneden uzaktı ve puan kayıpları üst üste geldi.Ligin favorisi Bayern Münih de sezona bomba gibi girince Jürgen Klopp’un gençleri daha sezon başında hedeften uzaklaşmış göründüler.Hatta 6.haftada alınan Hannnover 96 mağlubiyetiyle 11.sıraya kadar düşmüşlerdi.İlkay’ın yeni takımına ve yeni mevkisine alışamaması,devamlı aksaması en çok tartışılan konu olmuştu.İlkay’dan kendisine çok benzetilen selefi Nuri’nin geçen sene yaptıklarını yapması bekleniyordu ama olmadı.Nürnberg’de yıldızlaşırken forvet arkasında oynayan İlkay Dortmund’un aradığı merkez orta saha oyunucusu olamadı ve formayı tecrübeli Kehl’e kaptırdı.İşte Dortmund’un kötü giderken yükselişegeçmesi  bu olayla başladı.Klopp İlkay’ı esas mevkisi forvet arkasında denemiyor,ikinci yarılarda süre vererek onu kazanmaya çalışıyor ama İlkay’dan iyi bir  merkez oyuncusu olmasını bekliyor.



Kagawa,Kuba Blaszczykowski,Lewandowski’nin müthiş formu (şimdiden 16 gol 4 asisti var) ve merkezdeki değişim ile üst üste galibiyetler almaya başladı Borussia Dortmund.Lige müthiş başlayan ve önüne gelene vurup geçen Bayern,Schweinsteiger sakatlanınca tepe taklak düşüşe geçti aşağıdakilerle aradaki fark yavaş yavaş kapanmaya başladı.Tabi bu arada Dortmund Şampiyonlar Ligi’nde grubu sonuncu bitirip Avrupa’ya veda etti.Ligin 2.yarısına müthiş girdi Dortmund.Götze’nin uzun süreli sakatlığından dolayı yokluğuna rağmen  Bayern Münih’i 18.hafta yakaladı ve 20.haftada geçip liderliğe oturdu.2.yarıda henüz puan kaybetmediler ve her geçen gün daha da iyi oynuyorlar.23.hafta geride kalırken ikinci Bayern’in 4,üçüncü Mönchengladbach’ın 5 puan önündeler.



Bundesliga’da birçok lulüp hem ekonomik hem de idari yönden k iyi yönetilip,iyi futbol oynadığı için rekabet hat safhada ve ne zaman ne olacağı hiç belli olmuyor.Şampiyonluk yarışı her sene ayrı muamma ve devamlı farklı takımlar arasında geçiyor.Reus önderliğindeki Mönchengladbach sezonun sempatik sürprizi. Robben’in  dönüşünü ve ilerleyen haftalarda dönecek olan Schweinsteiger’li bir Bayern her zaman favori,adeta süper güç.Ama  Dortmund Barrios’un da aralarına katılıp yavaş yavaş ısınmasıyla daha da güçlendi ve bence şuan  Bundesliga’nın en büyük şampiyonluk adayı.Bakalım Jürgen Deli Klopp üst üste ikinci kez şampiyonluk kupasını kaldırabilecek mi?

13 Ocak 2012 Cuma

       2010 Dünya Kupası Slovakya-Hollanda 2.tur maçından sonra genç Stoch Robben'in formasını alıyor.

29 Aralık 2011 Perşembe

Cazorla ve Rossi'nin Yokluğunda Villareal


Villareal geçen sezon Real Madrid ve Barcelona’yı bir kenara koyduğumuzda ligin en iyi futbolunu oynayan takımdı .UEFA Avrupa Ligi’nde şampiyon Porto’ya yarı finalde elendiler ve La Liga’da Valencia’nın hemen arkasında  da dördüncü bitirdiler.Başını Rossi,Cazorla,Borja Valero ve Cani’nin çektiği ve göze çok hoş gelen tempolu,pasa dayalı hücum futbolu futbol oynuyorlardı.Geçen sezonki güzel oyun ve başarıya rağmen bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde sıfır çekince ve ligde 16 hafta sonunda 17.sırada yer bulunca teknik direktör Juan Carlos Garrido beş gün önce kovuldu.8 sene Villareal alt yaş gurplarında ve B Takım’da çalıştıktan sonra A Takım’ın başına geçmişti Juan Carlos Garrido.

Garrido’nun bu sezonki başarısızlığının en büyük sebebi en iyi 2 oyuncusunu kaybetmiş olmasıyıdı.Cazorla’nın Malaga’ya gitmesinin ardından Rossi’nin ligin henüz başında devreyi kapatması Villareal’in geçen sezonun ardından tepe taklak çakılmasını sağladı.Geçen sezon 16 hafta sonunda 30 gol atıp 33 puan toplamıştı ve üçüncü sıradaydı Villareal,sadece Cazorla-Rossi ikilisi 14 gol 9 asist yapmıştı.Fakat bu sezon 16. Haftaya kadar sadece 13 gol atabilmişler ve yalnızca 3 galibiyetleri var.İki sezon arasındaki fark gece gündüz gibi.Sadece gol ve asist rakamlarına bakıp bu iki oyuncunun kaybettiklerine bakmak yanlış olur.İstatistiklerin dışında yukarıda bahsettiğim yüksek tempo ve pas oynunun olmazsa olmazıydı Rossi ve Cazorla.Bu ikilinin yokluğuna bir de Nilmar,Borja Valero,Cani gibi oyuncuların formsuzluğu (ki doğrudan Cazorla ve Rossi’nin yokluğunda kaynaklı) eklenince Juan Carlos Garrido’ya kapı gözüktü.
Juan Carlos Garrido’nun halefi gene kendi gibi Villareal C ve Villareal B takımlarının tozunu yutan çok tanıdık bir isim eski kaleci Jose Francisco Molina.2000’li yılların başında Deportivo rüzgar gibi eserken kalede Molina vardı.Casillas ve Canizares’in varlığında İspanya Milli Takımı’nda pek fazla forma bulamasa da üst düzey kaleciydi Molina.Önünde çok zor bir görev var.

3 Aralık 2011 Cumartesi

Thabo Sefolosha

 
                                    Herşey için çok teşekkürler Thabo,yolun açık olsun.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Lugano Kazma Takımını Yaktı Abi Yeaa

 
Türkiye’ye ik geldiğinde  aynı eleştirelere maruz kalmıştı.Sivas maçından sonra basında Balili üzerinden yerden yere vurulmuş,Servet’i gönderip bunu mu getirdiler  diye günlerce konuşmuşlardı.Aradan geçen 6 senede Lugano hem Fenerbahçe’de hem de ulusal takımında ortaya koyduğu performan ortada.

Dünkü Marilya maçından sonra tekrardan Lugano kötü stoper takımın yaktı muhabbetleri başladı.Paris medyası ve oradan alıntı yapan Türk medyası ile sosyal ağlarda gördüğümüz PSG taraftarları faturayı Lugano’ya kesmiş durumdalar.Leonardo’nun “Yıllarca Türkiye’de alt kalite bir ligde oynadı. Şu anda farklı bir yerde farklı ve hızlı futbol oynanan bir takımda oynuyor ‘’ sözlerinde haklılık payı var.Lugano’nun defoları bellidir,ağırdır,kolay kart görür,vs.. ama iyi stoperdir. Lige ve takıma uyum sağladığında kalitesini ortaya koyacaktır.Koca maç 2 kere Marsilya kalesine gidemeyen PSG dönsün biraz da kendine baksın.

27 Ekim 2011 Perşembe

Krasic Belirsizliği


Yeni stadyumla beraber Juventus toparladı ve 8 hafta son unda Serie A’da lider durumdalar.Hala çok iyi durumda değiller,vurup geçemiyorlar ve toparlanan Milan arkadan gayet iyi durumda geliyor.Fakat Juventus için bundan daha büyük bir sorun var o da Krasic. Teknik Direktör Antonio Conte ile araları açık ve epeydir formayı unuttu.Geçen sene takımın itici gücü,en büyük silahı iken bu sezon neredeyse hiç oynamaması,Conte’nin maç esnasında insanüstü fırçası ve bunun kameralara yansıması Krasic gitmek istiyor dedikodularını çıkardı ister istemez.Devre arası veya sezon sonu Krasic’in satılması söz konusu.Pepe ve vucinic’in formu ve Conte’nin elindeki kanat oyuncusu sayısının fazla oluşu bu iddiaların güzlenmesini sağlıyor.Şahsen Krasic’i çok beğenirim,sevdiğim oyunculardandır.Aykut Hoca da zamanında çok istemişti bakalım Juventus’un tutumu ne olacak?